17 Mart 2012 Cumartesi

Bu yol sevgi yoludur...

Gözlerin bakmasını bildiğinde, her şeyin sana yakın olduğunu , daha ulaşılabilir ve daha mantıklı göründüğünü iyi biliyorsun. Her şey ama her şey senin için, senin içinde hissettiğin şekliyle orijinal. Gökyüzü sen istediğin için mavi ve bulutlu, ya da istediğinde yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor. Her şey senin bakış açınla anlam kazanıyor, seninle yoluna devam ediyor, seninle beraber yoğunlaşıyor.

Hayatının anlamı tamamen senin içinde. Bulunduğun yol ayrımı senin için , sen öyle istediğinden bu kadar önemli. Ona önemini yükleyen ise senin öz sesin. Hatta bazen o kadar yüksek çıkıyor ki bu ses, sen bile dönüp arkana bakıyorsun. Acaba benden başka, beni taklit eden biri var mı, bu o mu diye ? Cevabı varsa da onu yaratan sensin, yoksa da gene sen öyle istediğin için. Gücün senin hayal ettiğinin çok üzerinde. Bunu zaman zaman sesli olarak ifade ettiğini biliyorum, ama bu sadece dudağından dökülen kelimelerin ötesine geçmiyor oysa, ya yüreğin ???

Herkes bir şekilde bu ikilemi yaşıyor işte. Bu oyunun kuralı. Hem de belki en kritik olanı. Sadece kapını, iç kapını, sevgi kapısına dönüştürüp de bak içeriye. İçeriden sana gülümseyen yüzün, o içindeki çocuğun aslında anlatmak istediğine, onun gözlerine bak ve öz'üne...

Ancak bunları tam olarak gerçekleştirdiğinde, bu yol ayrımı senin için birşeyler ifade edecek unutma! Oysa şu an zihninde canlanan ise bunun ancak bir kısmı senin için, bütüne ulaşmak ise asıl yol ayrımının anlamı senin için. Belki bunları rüya kabul etmekten vazgeçme zamanı bu. Senin zamanın , senin tik takların, yelkovan doğru zamanı gösterdiğinde güzel bir buse ile uyan bu rüyadan. Her şey, uyandığında hangi aynayı nasıl yorumlayacağına bağlı...Geleceğinin aynası geçmişinin aynası olabilir, özünün aynası da...

Karar senin, ama senin ÖZ'ünün. Bu yol sevgi yolu unutma. Bırak ruhun hak ettiği sevgiyi alsın. Ve beslensin onunla...

Sevgiyle....


Filiz Altıntaş
13 Nisan 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder