4 Nisan 2012 Çarşamba

Kendine söz ver:


 Güçlü olacağına ve akıl huzurunu hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyeceğine;
Karşılaştığın insanlarla sağlık, mutluluk ve bolluk konuşacağına;
Arkadaşlarına onlarda özel bir şey olduğunu hissettireceğine;
Her olayın aydınlı...k yanını göreceğine ve ışığı gören olacağına;
Hep en iyiyi düşüneceğine, en iyi için çalışacağına ve en iyinin geçekleşmesini umacağına;
Başkalarının başarılarına da kendi başarına sevindiğin kadar sevineceğine;
Geçmişte olan hataları unutacağına ve gelecekteki başarıları görmeye odaklanacağına,
Her zaman neşeli bir yüz ifadesi taşımaya çalışacağına ve karşılaştığın her canlıya bir gülümseme sunacağına;
Kendini geliştirmek için çok zaman ayıracağından, başkalarını eleştirmeye zamanın kalmayacağına;
Endişelenmeyecek kadar geniş, kızmayacak kadar asil, korkmayacak kadar cesur ve sorunların varoluşuna izin verebilecek kadar mutlu olacağına söz ver.

Filiz Altıntaş ♥

Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek!


Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Nefret yasamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını
görmemizi engeller. Hiç kimse saf iyi ya da saf kotu degildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra süphe, depresyon ve
umutsuzluk denizinde bogar insanı. Nefret dolu bir yasam, mutsuz
bir yasamdır. Affetmek insanı derinlestirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini
hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir. Kimsenin
zorlamasıyla affetmek mümkün degildir. Affetmek bir süreçtir.
Birdenbire affedisler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiginizde kimse size borçlanmayacaktir. Yani
kosullu affetme yoktur. Diger insanin da sizi affetmesini,
degismesini veya sizin istediginiz gibi olmasını beklemeyin.
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürlesmenizdir.
Nefret duydugunuz kisinin yasiyor ya da ölmüs olmasi sizin
affetme sürecinde duydugunuz acilarin yogunlugunda bir farklilik
yaratmayacaktir. O acilar sizin acilariniz. Affetmek kolay
degildir. Fakat özgürlesmek için gereklidir. Çogu insan affetmenin
nefret ettigi kisiyi suçsuz ya da hakli buldugu anlamına
gelecegini sanır. Oysa affetmek, geçmisteki anıların boyundurugundan
kurtulmak, yasamımızi kontrol altında tutmasına son vermek demektir.
Affetmek, o kisiyi sevmek değil.
Affetmek, o kisiyle konusmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kisiyle iliskiyi sürdürmek degil.
Affetmek, o kisinin beklentileri dogrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kisiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kisiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kisiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kisinin verdigi zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek, kırgınlıgın, küskünlügün, nefretin hapishanesinden özgürlüge kavuşmaktır.
Affetmek, artık acıyı hissetmemektir.
Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün degildir.
"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.

2 Nisan 2012 Pazartesi

ERTELEMEYİN HAYATI...

Hangimizin seneti var ne kadar yaşayacağına dair? Hangimiz eminiz sabah çıktığımız evimize akşam döneceğimize? Hangimiz biliyoruz bir önceki telefonda kalbini kırdığımız kişiden, bir dahaki görüşmede özür dileyebileceğimizi? Hangimiz pişman değiliz hiçbir yaptığımızdan?

Ertelemeyin hayatı. Bırakın hayatınız, her rengini cesurca göstersin, bırakın kanasın dizleriniz, düşün ve her şeyin bittiği yerde tekrar başlayın yaşamaya. Bırakın içinizdeki çocuk çığlıklar atarak dolaşsın sokaklarda. Yeter ki pişmanlıklar dizi dizi sıralanmasın karşınızda. Deneyin ve yanılın gerektiğinde! Ama en azından öğrendim diyebilin, teşekkür edebilin yanlışlarınıza. Yaşadığınız hiçbir anı geriye saramazsınız. Uçar gider ellerinizden ve bir bakarsınız her şeye çok geç kalmışsınız. Geç kalmadan tutun! Ellerinizde....

Bırakın terkeden vefasız sevgili sıfatındaki, hayatın kendisi olsun, siz değil. “Bir tebessüm bile anlatmaya yeterken her şeyi, içinizi dolduran duygular içinizde kalmasın”. Korkmayın ayaklarınızın yere basmamasından! Korkmayın değişen yeni yüzünüzden, aramayın aynada eski yüzünüzü. Şaşırmayın şarkılar daha bir güzelleştiyse, mutlu uyanmaya başladıysanız. Sonunun nereye gittiğini bilmediğiniz yollarda ilerlemekten çekinmeyin rehberiniz yüreğinizse eğer...

Bırakın düşünmeyi, ilersini, öğrenin içinizde bulunduğunuz AN‘ın güzelliklerini, iliklerinize çekmeyi. ”Dünün” hesapları ve pişmanlıkları, ”yarının” endişe ve korkularıyla ziyan etmeyin bugünü. Elinizde 24 saat var yalnızca. Unutun diğer zamanları. Her yeni günü bir ömür kabul edin bakalım o zaman ne diyecek diliniz, bakalım öfkeniz eskisi kadar uzun sürecek mi? Akacak mı eskisi kadar göz yaşlarınız? Kurallara ve sınırlara aldıracak mısınız?

Unutmayın hayatta size verilen en pahalı doğum günü hediyesi “KENDİNİZSİNİZ”.... İyi bakın kendinize...

VE ERTELEMEYİN HAYATI.... 

Sevgiyle...<3
Filiz Altıntaş

(Nisan'2003)

31 Mart 2012 Cumartesi

Yaratıcın seni yeni bir "bugün"le önemsiyor...

Bugün güneş Senin için doğdu.
Gün senin için özel olarak gönderildi.
Pencerenden uzanan sıcacık ve tazecik gün ışıkları,
"Sen mühimsin" mesajını getiriyor sana.
Yaratıcın seni yeni bir "bugün"le önemsiyor.

Varlığımızı hissetmeyiz çoğu kez. Varedildiğimizi sık sık unuturuz.
"Sıradan" günlerin içinde "olağan" sıkıntıların kıskacında,
"günübirlik" telaşların girdabında adeta sürüklenerek dahil oluruz günün içine.

Varedenin varlığımızın her zerresinde her an sürdürdüğü eşsiz dokunuşa köreliriz.

Tıpkı üzerinde yıllar boyu oturup dilendiği sandığın kapağını kaldırmayı aklına getiremeyen dilenci gibiyiz.
İçi mücevher dolu bir sandık var yanımızda, ancak dönüp bakmadığımız için yoksul belliyoruz kendimizi, boş sanıyoruz sandığı.

Bu sabah aynaya baktığında göreceğin yüz ne kadar tanıdıksa, o kadar da farklıdır.Senin yüzün yeryüzünde geçmiş ve gelecek bütün yüzlerden farklıdır.Sana özeldir, bir tek senin içindir. Bu sabah aynada, ayrı ve özel olarak yaratıldığını ve ayrıcalıklı "bir"i olduğunu gördün.

Şimdi yüzününün tüm detaylarında varedildiğini seyret.
Gözlerinin görmek üzere sana özel verildiğini gör.
Kulaklarının işitmek üzere sana verildiğini duy.
Ağzının seni konuşturmak üzere sırf sana verildiğini söyle.
Burnunun yalnız sen koklayasın ve nefes alasın diye sana verildiğinin kokusunu al.

İki dudağın arasında kıvranıp saklanan sade ve içten bir tebessümün Varedenin doğrudan sana lütfu olduğunu fısılda.
Varedenin, tenindeki sıcacık ve tanıdık yaratış dokunuşlarını duyumsa. Nabızlarında O'nun hayat verişine dokun.
Şimdi burada olduğunu duyumsa, Vareden'in emriyle"Ol!"durulduğunu bil; varedildiğini, bugüne gönderildiğini, bugünün gönderildiğini anımsa.

Bugün bi'tanedir.

Sen bi'tanesin.

Ve sen başkasın.

Unutma! Sandığının içinde sandığından fazlası var...

30 Mart 2012 Cuma

SEN HANGİSİSİN....?



Öyle kişiler vardır ki hangi alanda olursa olsun, mutluluğa ermiş bir rakibi ile karşılaştıkları zaman, onda olan bütün iyi şeylere sırt çevirir, sadece onun kötü şeylerini görürler...

Ama, öyle kişiler de vardır ki, tam tersine, bu mutlu rakipte, her şeyden çok, kendilerini yenilgiye uğratan üstünlüklerini bulmak ister ve gönülleri yana yana, onda sadece iyi şeyler ararlar.

TOLSTOY

26 Mart 2012 Pazartesi

İnsanın değeri nedir?

''İnsanın değeri nedir?" sorusuna Mevlana'nın verdiği cevap, kısa, ama çok derindir:  "Aradığı Şeydir...!''

25 Mart 2012 Pazar

Benim içiMdeki Tanrı, senin içindeki Tanrı’yı selamlar…Seni ve kendimi affediyorum….♥

BAĞIŞLAMAK diğer adıyla AFFETMEK, senin kendi zihinsel iyileşmen için gereklidir. Kişiyi


gördüğünde ona karşı artık bir şey hissetmiyorsan bağışlamışsındır. Geçmişteki bir sorundan


kaynaklanan herhangi bir yarana dokunduğunda acımıyorsa, bil ki gerçekten AFFETMİŞSİN


demektir… 

Eğer bu satırları okuyup hala, ama ben affedemiyorum diyorsan, sana küçük bir öneri… Sen


 ve affedemediğin kişi Yüce Yaradan tarafından yaratıldınız, ikiniz de kutsal varlıklarsınız…


Aranızda ne geçerse geçsin ön plana sevgiyi çıkarın, öfkenizi değil… Öfke kalpte sevgiyi


 barındırmaz.

Hep hatırla SEN SEVGİYLE YARATILDIN…♥

Sadece ellerini kalbinin üzerine koy ve de ki:

Benim içiMdeki Tanrı, senin içindeki Tanrı’yı selamlar…
Seni ve kendimi affediyorum….♥

Filiz Altıntaş
27 Şubat 2012